29 Kasım 2012 Perşembe

Serbest Analizler - Kişilik Kopyalanması ve Baudrillard



Wilhelm Reich'in yaşamı boyunca araştırmalarında ele aldığı ve uğraştığı konular arasında evren vardı. Galaksilerin oluşumunu ve evrimini 'orgonomie' ile doğruya en yakın biçimde açıkladı. O sıralarda nedense çok ses getirmedi. Ölümünden iki yıl sonra (1959) Hubble biraz katkı sağlayarak bu kuramı yayımladı. Hubble kuramı yani Bigbang Teorisi olarak adı anılmadan modern fizik tarafından yayınlandı.

Baudrillard Simülasyon kuramını yayımlarken isteyerek ya da istemeyerek büyük patlamaya ilişkin müthiş ipuçları oluşturdu. Giderek sanal alemin girdabına yakalanmamız ve bundan hiçbir zaman kurtulamayacağımız gerçeği tıpkı büyük patlama teorisine benziyor.

İnsanlık tarihi ve 'kopyalama' işlemi üzerinden ilerlemiştir. Kitaplar, filmler, destanlar, mitler, mitolojilerin hepsi bir kopyalama tekniği içeriyor. Baudrillard bunun üstünde çok duruyordu. Hayatın ve anlamının bir kopyalama olduğunu ve 'İmkansız Takas'lar ile sürdürülebildiğini bildiriyordu bize. Sanayi devriminden sonra sanat eserlerinin ve benzeri şeylerin hızlı ve çok kopyalanması, sanatı trans-estetik hale getirdiğini vurguluyor. Artık saf bir eserin oluşamayacağı gerçeği yatıyor burada. Artık hiç kimse orjinal bir şey bulamayacak. Artık 0 noktasından yola çıkılmayacak. Sadece anlam yüklemeler ve sayılarla ve harflerle, sanal aleme kopyalanacağız.

Büyük patlamaya ve simülasyona geri dönersek; ilk elektronik aletlerin gelişmesiyle zincirin halkaları git gide büyüdü. İnternetin bütün dünyada giderek yaygınlaşması çok sürmedi. Ve 'gerçek hayatlar' oluşmaya başladı sanal alemde. Eskiden kopyalamanın çoğu zihinde olan bir şeydi fakat internetle birlikte bu tamamen " Kullanıcı adı ve Şifre'ye" döndü.

Sanal alem kopyalamanın en son gidebileceği yere doğru ilerledi: KİŞİLİK KOPYALAMASI'na.

Büyük patlamadan sonra oluşan galaksiler gibi, parçalar oluştu internette. Borsalar, Kredi kartları, Kağıdın Değeri -Para- gibi anlam yüklenilen şeyler direk kopyalamanın başında yer aldı.

Artık bir kişi bir çok kişilik bölünmesi yaşayabiliyor. Bunun tek nedeni tabiki de internet değil. Öncesinde telefonun işlevi de var. Kişilik Kopyalanması statü farklılıklarını kapatmak için çıkmıştır. Bütün dünyanın tek eşit olduğunu yer internet alemidir. Öncesinde telefon,televizyon, radyo ve akabinde Akıllı Telefonlar.

Kişilik bölünmesi ile koplanması sanal dünyada hemen hemen aynı duruma düşer. Kişiliğin sana dünyaya geçmesi bölünmedir ama bu bölünme o kadar derinlerden bir sarsıntı hale gelir ki; bölünme kendini kopyalama sürecine girer. Ruh ile beden iki ayrı norma itaat etmek durumuna gelir. Yüzyüzeyken çekingen veya utangaç olan kişiler sanal dünyadaki kopyalarıyla kendilerini cesaretli, atılgan gösterebilir. Göstermekle kalmaz, sanal dünyada bunu uygular. İşte Teori ile Pratik burada birleşiyor. Olaylar olguya, gerçek sanala, kitap cümlelere, filmler repliklere dönüşüyor. Enformasyon direk ruha temas ediyor. Herkes 'tek başına' takılmak istiyor bilgisayarda kişiliğinin kopyasını sadece kendi göstermek istiyor. Bunun için akıllı telefonlar var oldu, bunun için televizyon dizileri muazzam bir kitle topladı. Gerçekte yaşanmayan her şey, sanalda yaşanabiliyor.

Sanal dünya büyük patlamasını yaratalı çok olmadı,
Bayt, Megabayt, Kilobayt, gigabayt, terabayt daha sonraları olacak petabayt, eksabayt, zettabayt.
Giderek harddiskler büyüyecek evren gibi. Sanal çöplükler oluşacak -oluşmaya çoktan başladı aslında-.
Meslekler 'tuş takımları'na dönüşecek.

Sosyal ağlar daha çok daha çok kişilik kopyamalarına uğratacak insanları. Facebook, Twitter gibi siteler insan ruhunun duygularını daha çok pay edecek. "BEN" merkezli profil hayatları oluştu, oluşacak.

Ve bu patlama dünya üzerinde yaşamış 100 milyar insanın bir ruh patlaması olacak bir nevi. Kısa ve yıkıcı. Aç insanların fotoğrafları paylaşılıyor ve sokaktaki aç insanları görünce umursamama durumu söz konusu. çünkü ruhunun bütün duygusal yönlerini sanal aleme kopyalamıştır insanlar. Muhalefet insanları bile karşı durumlarını böyle gideriyor.

İktidarlar, sanal alemde olan biten her şey için ceza verme yetkisine sahip oluyor.

İlerde cezalar artık bunlarla ilgili olabilir. Sanal kopyalarıyla bağlarını kesme bir durum söz konusu dahi olabilir. Sen hırsızlık mı yaptın? 3 yıl internete erişimin yasaklanacak. Önleyici önlemler bulunacak bunun için.

Gittikçe Baudrillard'ın Simülark'ına düşeceğiz. Sanal dünya gittikçe gerçek dünyaya benzeyecek. Parası olanlar VİP sitelerde olmayanlar FREE sitelerde takılacak. Ve çoktan bu oluşmaya başlandı bile!

Baudrillard'ın İmkansız Takas Kitabından birkaç cümle:
* "Geçeklik giderek teknik ve verimli bir hale geliyor, her şey kayıtsız şartsız gerçeğe dönüşüyor, ama artık hiçbir anlam taşımadan. Gerçekliğin dilötesi biçimleri de (beşeri ve toplumsal bilimler, teknik ve işlemsel diller vb.) kendi hedeflerine uygun olarak dışmerkezli bir düzene göre gelişiyorlar.
* " Sanalın sonsuza dek dolaşımda olması, Gerçeği hiçbir şeyle takas edilemeyecek hale getirecek."
* "BUNDAN BÖYLE ŞİMDİ VE BURADA DEĞERİN OLUŞTURDUĞU BÜTÜN YAPILAR 'HİÇ' İLE TAKAS EDİLİRLER"

Baudrillard hiç ile en merkeze iniyor. İmkansız takas değerlerinin gücünün kısır döngüsünü ve sonsuzluğunu vurguluyor. Artık geri dönüşün olmayacağını biliyor. Büyük patlama'da aynı şekilde bizim zihnimizde yer etti ve biz İNSANLAR kendi büyük patlamasını gerçekleştirdi.

Ruhun çoğu sanal dünyaya kaydı, ağlara, sinyallere kaydı. Nesiller yenilendikçe, herkes; nerede, ne zaman, ne yaptığını daha çok belirtecek ve gittikçe bütün dünya gönüllü birer 'canlı nesne' olacak. Özne giderek nesneleşecek ve nesnenin hakimiyeti geri dönülemez bir felakete açılacak. Fraktal yapılar, en büyükten en küçüğe ulaşacak. Kişilikleri tamamen sanala kayacak ve orada hayatlarına devam edecekler...Bir nevi Huxley'in gönüllü köleliği, bilinemezci bir köleliğe kayacak...














8 Kasım 2012 Perşembe

Nicholas Kalmakoff


Nicholas Kalmakoff (1873-1955)

Nicholas Kalmakoff dini mitleri kendi bellek gücüyle açıklar. Kadınların gizli saldırısını ve onları masum gösteren zamanları iyi betimler. Çıplaklık, beden gücüyle besleniyorsa neden cennetteki huriler giyiniktir sorusu bence tam ona göredir.



      Kadınların erkekler üzerindeki egemen baskısını anlatan bu resim, dinide harmanlayarak daha iyi anlatır. Tiksinerek çürümüş erkek suratına bakan kadın üstündeki şeyi pençeleyerek kaldırır. Erkek suratının böyle resmedilmesinin ana nedeni kadının onun ruhunun çürümüş olduğunu düşünmesi olabilir. Modern bir açıklama getirirsek, siyahi olan yüz ezilmişleri temsil ettiği için kadın ondanda tiksinmiş olabilir. Ezilmiş bir erkeğe bakan kadın suratı kendisinde vardır çünkü. Çok ince bir ayrıntı olarak kadının kollarının 'kara panter'in kolları olmasıdır. Dini harmanlamak burada devreye girer çünkü Hristiyanlık alemi belirli imgelerinden biri olan kara panter Hz. İsa'yı imgelemek için kullanır. Dini bir imgenin kadının kollarını temsil etmesi hiç şaşırtıcı değil. Kadınların bi nevi intikamını da anlatan bu resim onu bir yerde de haklı kılar.

     Resmin belkide en kilit noktalarından biri arka fon renkleridir. Erkek yüzünün arkasında güneş vardır fakat kadınınkinde yoktur bunun nedeni kadın kendini güneş olarak görmek istediğindendir. Erkek-kadın çekişmesinin en alt katmanıdır da bu aynı zamanda. Erkek bir güç arayarak, kadın ise gücü kendinde bularak yaşar. Erkeklerin düşünme konusunda bu kadar çok ön planda olmasının nedenlerinin de temelinde bu yatar.

    Kadının bedeni rengarenktir. Kanatları çoktur ve cafcaflıdır. Saçları, eriyen bir beyni andırır. Renkli ve şekilli. Erkeğin yüzünü örten şey ise beyni andırır. Kadın onun beyninin arkasında olup biteni görünce mi tiksinir yoksa erkeği bu hale getiren o mudur bilinmez.

     Dinleri vücudunda harmanlayan kadın, kara panterle hristıyanlığı, Şahmeranı andırması ve yeşil tonun ağırlığıyla islamiyeti temsil eder. Hatta ve hatta tavus kuşuna benzerliğiyle Melek-i Tavus'luğuyla Yezidiliği andırır. Göğüsleri körpe ve dinçtir. Kadınların en önem verdiği organların başında gelir göğüsleri çünkü ilk etapta onu sergiler ve öteki kadınlardan en önemli farkı göğüsleridir.

       Bir bakıma da resim Ortaçağdaki Ursulacılığı da temsil eder. Ursula 11.000 bakireyle avrupayı dolaşan bir rahibedir. Bakireliği savunur ve Köln'de şehit edilir. Onun bakış açısıyla da açıklanabilecek bir resim olduğundan  Kalmakoff'un imge zenginliğine hayret edebiliriz.


Yılan bütün öğretilerde kötülük olarak imgelenir. Dini öğretilerin yanında bazı efsanelerde de karşımıza çıkar. Örnek olarak Lokman Hekim'i verebiliriz. Ölümsüzlüğün ilacını bulan Lokman Hekim, su içmek için bir dereye yanaşır, yılanı görüp korkar ve formül suya düşer. Sudan çıkardığı formülde ise sadece iki kelime yazar: Soğan ve Sarımsak. Bunun bir çeşit versiyonu da Gılgameş'te görülür. İnsanlık Tarihinin ilk destanı olan Gılgameş ölümsüzlüğü aramaya gittiğinde ve onun yerine ömrünü uzatan bir ilaçla evine döndüğü zaman  ilacı talihiz bir şekilde yılan yer. Yılan imgesinin kaybettiği çok zor görülür. Bunun içindir ki resimde secdeye yatılır ona. Tek bir kişi olarak değil nesiller boyu bir diz çökme mevcuttur. Bunu secdeye yattığı anda güneşin arkadan parıldamasından anlayabiliriz. İki ağaç arasında olmaları ise ironiktir. Doğanın içinde her şey olur mesajı veriliyor.