30 Eylül 2012 Pazar

Leo Dohmen

Leo Dohmen (1929-1999)

Bir kaç fotoğraf..

Dohmen fotoğraflarını minimalist bir düzlemde anlatır. Bilinemezcilik ile din figürü ağır basar. Karanlık ve kadın bedeni tabi ki anlatmak istediklerine tercüman olur. 

Burada dudağın vajinaya benzetilmesi ön planda gözükürken tam tersi durumunda varlığı söz konusudur. Olayın perde arkasında; vajina, dudağa benzer. Yeri geldiğinde konuşmak ve susmanın yerini iyi belirlemek. Paralel olarak ikisi de birbirine çok benzer. Doğarken, konuşamayız zaman geçmesi gerekir. Ergenlikten önce ilişkiye girilmez vajina kendini tamamlayamadığı için. İkisinde de 'ilk' önemlidir. İlk kelime ve ilk cinsel ilişki. 
Benzerlikler daha çok arttırılabilir fakat burada önemli olan faktör dudak ve vajina arası gidip gelen düşünceler değil. Dudak bir köprü oluşturuyor vücut analizinde. Kalbin, üreme organı vajinaysa; beynin üreme organı gözdür. Bunlar, dudaklar bir köprü olarak birleştirilir. 
Fark olarak ele alırsak; dudak en tehlikeli organdır. Şehvetin sağ kolu ve gözün ana damarıdır. Köprü olmasının en büyük nedeni de budur zaten! Formüle edecek olursak:

Kalp                                                            Beyin
                                 Dudak                          
Vajina                                                          Göz
               


Vücuttaki kıllanmaların kökenine bakacak olursak altında vahşilik yatar. Kapan her şey vahşileşir ya da özel olarak kişiye saklanır. Fotoğraftaki birinci anlam özel olanın vahşiliğine dayanır. Leoparı elde etmenin zorluğuna. Hiç bir silahın olmadan elde etmenin imkansızlığı. Elinde her zaman silahın olmak zorundadır.Kimine göre para, merak, aşk vs. ama bir silahın olmadan karşı tarafı asla elde edemezsin. Vahşi ve kendine sakladığı şeyi elde edemezsin. 
İkinci anlamı; kadınların lüks düşkünlüğüdür. Güçlü olan şeyleri ve güç simgesi olan şeyleri üstlerinde taşımayı severler. Göstermek isterler. Kendi fiziksel güçsüzlüklerini, duygusal çöküntüyle birlikte yok ederler. Geriye sadece üreme organları kalır ve bunu da iyi pazarlar insanlara. Pazarlamak derken; duygusal anlamda ve egosal manada.
Üçüncü anlamı; toplumun kadınlara yüklediği yuvayı dişi kuş yapar teoremidir. İnsan olarak güçlü olan ruh, sadece bir organa indirgenerek; omuzlara yük verir. Omuzdaki yük ise, üreme organına düşer. İstenmeyen bir bebek gibi, düşür toplum bu bebeği. Gücün temsili olan,bir organın paralel evreninde.


Yalnızlığın verdiği bir güçle var olan, konuşma isteği vardır her insanda. Sıcak sıcak düşüncelerini birileriyle paylaşma isteği vardır aynı zamanda. Konuşmak ve bunu anlatmak, anlatabilmek. Ağızdan çıkan her söz aslında bardağa dolan çaydır. Onu birilerine içirmek ister. Bununda ancak yazmayla olması gerektiği ise vurgulanır. Gözlük, imgesi burada devreye giriyor. İnsanlar her düşüncesini başkasına anında söyleyemeyeceği için yada söylese bile karşı tarafın  anlaması garanti edemeyeceği için önemli bir durum arz ediliyor yazmak adına..
Erkek kullanılmasının nedeni; erkeklerin yazmaya daha çok yeteneği olduğunu vurguluyor. 
Erkek çaysa burada kadın kesinlikle şekerdir. Tatlı bir sohbetin ancak böyle gerçekleşebileceği ise hiç kuşkusuz doğrudur.
Yoksa yalnızlık sadece, bardağa akan dibi olmayan demli bir çaydır...




Bu iki fotoğraf ise evliliğin temelli üzerine oturtulmuş tabulardır. Evlilik durumunda bile teslim olma durumu yoktur kadınlarda. Her zaman saklanılan ve karanlıkta kalan yerleri vardır. 
Evlilik dışındaki ilişkilerde, alttaki fotoğraf, evlilik ilişkilerinde ise sağdaki fotoğraf temel alınmalıdır. 
Evlilikten kastım, cinsel ilişkinin düzenliliğidir.